Çocukluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çocukluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Eylül 2016 Pazartesi

Şimdi okullu olduk!

Bugün göz bebeğim,ruh parçam, yeğenim okula başladı..
Ne ara büyüdü de okula başladı geyiği yapmayacağım.
O'nu zaten ayrı bir yazıda ayrıntılı anlatacağım..
Sabah ablam ve annem bizim kuzunun ilk gün fotolarını atınca ben hoooop maziye :)
Annemin 2 örgü çilesi tekrar hayat bulmuş..
Veliahtım olarak bizim cimcime de devam ediyor..
Allahtan Uzaylı Zekiye benzeri bir dizi yok şu an vizyonda..
Aynı travmayı O da yaşamasın :)
Ilkokul hayatım çok sancılı geçti..
Sebebi annemin öğretmen beğenmeyip sürekli sınıfımı ve okulumu değiştirmesi..
Tam bir yere alışıyorum,annem hoop beni başka okula alıyor..
Ilkokulda 5 kere sınıf değiştirdim.
Semtimizin tüm okulları denendi.
Baktık olmadı 5.sınıfı babamın sınıfında okudum..
Ay ne şanslı dediniz değil mi?
Ne şansı yahu..
Hayatımın en çetin geçen senesiydi..
Babam sırf çocuğunu ayırıyor demesinler diye suçsuz da olsam tüm cezalara beni dahil ederdi..
Baktım suçsuzken ceza alıyorum bari bende yapayım dedim..
Bu sefer oldu mu cezalar size 2.
Biri öğretmenim olduğu içinmiş,diğeri babam.
Çok zordu hayat o sene..Çok :)

Aslında anlatacağım hikaye bu değildi.
Sabah ablam bizim kuzuyu okula bıraktıktan sonra konuştuk.
"Annem nerde?" dedim.
"Okulun etrafında takılıyor"dedi.

İlkokul 4. sınıfa başlayacağım sene annem yine aldı beni başka bir okula verdi.
Okul eve yürüme mesafesinde..
Ama eski okullarıma göre çok uzak..
Çünkü koskocamannnn bir ana caddeden geçeceğim. Hemde üst geçitten..
Küçüğüm ya..
O ana cadde benim gözümde Çeşme otobanı..
Izmirliler bilir..
Inönü Caddesi :)))
Bildiğiniz çift şeritli yol aslında :)
Ilk gün annem tuttu elimden okula götürdü.
Akşamda aldı..
Yolda sürekli "etrafına bak yolları ezberle" diye tembihliyor..
Ay benim de çok umrumda sanki..
"Hııı hııı" deyip önünden geçtiğimiz dükkanlara falan bakıyorum..
O zamandan belliymiş alışveriş delisi olacağım..
2.gün annem beni okula bırakırken "Öğleden sonra ben gelmeyeceğim işim var,kendin dönersin değil mi?" dedi.
Ay tabi ki dönerdim..
Ohhh mağazaların vitrinine baka baka..
Kimse çekiştirmeden..
Öğleden sonra okuldan çıktım..
Sırtımda çantam laylaylay geze geze dönerken bir köşeye geldim.
O sokakta hiç mağaza yok..
Sağa mı dönecektim sola mı?
Hiç bakmamışım bile o sokağa..
Sanki ilk defa gelmişim gibi kalakaldım..
Önce sola yürüdüm,sonra geri döndüm.
Sonra sağa döndüm,yine geri döndüm..
Hava kararmaya başlıyor..
Göz pınarlarımın yavaş yavaş dolmaya başladığı anı şu an bile hissediyorum.
Sonra arkadan ilahi bir ses "Sağdan sağdan..."diye bağırdı. Annem :)))
Nasıl sevindiysem hemen sağa doğru yürümeye başladım..
Insan bir döner annesine sarılır değil mi? :))
Eve kadar ben önde,annem arkada yürüdük.

Bugün aynısını bizim kuzuya yapacağını biliyorum.
Gerçi kuzucuk servisle dönecek ama ilk günden bana "Korkma,yolunu şaşırdığında ben varım!" ı aşıladığı gibi ona da "Korkma,ben hep arkandayım"ı aşılayacak.

Annelerimiz iyi ki varlar..
Geçen hafta Sultan'ın doğumgününü kutladık..
Daha nice senelerimiz olsun beraber..
Ben hep bileyim ki,
Birgün yolumu şaşırırsam o beni doğru yola yönlendirecek.

Herkese mutlu bir eğitim-öğretim yılı olsun!

9 Eylül 2016 Cuma

Uzaylı Zekiye!


Sene 88-89..
O dönem ben ilkokula yeni başlamışım..
Ve saçlarım inanılmaz gür..
(Ki hala öyledir ve saçlarım konusunda hiç mütevazi değilimdir ;) onun dışındakileri oturup tartışabiliriz :) )
Annem saçlarımı ortadan ayırıp 2 yandan kuyruk yapıyor.
Siyah önlük, kaskatı kolalanmış beyaz yaka, 2 kuyrukta 2 kurdele ile yılbaşı sepeti gibi hergün okula gönderiyor beni :)))
Şubat tatili gelene kadar aynı model saçla ben okula gitmeye devam ediyorum.
Tatilde sanırım Istanbul'a gelmek için otobüse biniyoruz.
Yerimize oturuyoruz.
Tam yan koltukta babası ile oturan benim yaşlarımda bir çocuk var.
Bana bakıp gülüyor..
Bende gülüyorum.
Sonra babasına dönüp diyor ki..
"Baba kıza bak Uzaylı Zekiye gibi"


1988-90 yılları arasında yayınlanan dizi..
Zekiye normalde gerizekalı ama doğaüstü yetenekleri var ve onları kullanırken çok zeki :)))


Şu anda gülüyorum ama o an nasıl kırılmışsam bakın hala o anı hatırlıyorum :))
Öküzlerin dünyasına hoşgeldin tabir-i caizse!
Ağlayarak anneme saçlarımı hemen açmasını bir daha da böyle toplamaması gerektiğini söylüyorum.
Cidden annem bir daha saçlarımı hiç öyle toplamadı.
O da mı kırıldı acaba dur bak ben bunu bir sorayım ona da :)
O dönemden bir vesikalık fotoğrafım var.
Çok sevimli :) Ayy şuna bak dersin görsen :)
Anlayacağınız bir erkekten ilk öküzlüğü gördüğümde 7 yaşındaydım..
Bu hikaye nerden mi geldi aklıma..
Annem sabah kurbanlık öküzün fotoğrafını atmış bak diye. Çok güldüm :))
Tabi ki anneme etrafta bunlardan çok var ve whatsapp kız gruplarından da arada bir öküz fotoğrafı geliyor diyemedim..
:)
Bayram geliyor..
Bütün öküzleri keselim lütfen!

7 Eylül 2016 Çarşamba

Yalancının mumu arkadaşı yakalanana kadar..

Sene bilmem kaç..
Ablam 18 olmadığına göre muhtemelen 1995'ten öncesi..
Bize ne ablanın yaşından diyorsanız konu herkesin 12 den önce evde olması çünkü..
Çeşme'deyiz..
Saat 23.59 dan 00.00 a döndüğü anda bahçe kapısından girmiş olacaksın..
Annem faktörü fena..
Siz tanımadığınız için bilmezsiniz..
Yüzünde hep hadi yiyorsa yap tavrı..
Yemez yani.. cidden yemez :)
Çok kalabalık bir ekibiz..
Tüm site aynı dönemde doğum yapmış sanırım..
Ablamların ekibin kardeşleri, benim ekip..
2 jenerasyon arasında ortalama 5 yaş olmakla beraber, ekiptekilerin yaş aralıkları en fazla 1-2 oynar..
O senelerde küçük ekip parkta çayırda çimende takılırken,
Ablamların ergen ekip tüm sitelerin ortak cafesi Alis'te..
Piyasa mekan orası..
Ali Abi'nin yeri ayol..Adı Alis olduğu için çok havalı.. ve biz çocuk olduğumuz için ilk hedefimiz ergen olup parklardan kurtulup Alis'e akmak :)
Ekibin yarısının izni 12..
Geri kalanların annesi ne kadar iyi..Çünkü onların izni gece 1 :)
1 saat daha dışarıda olabilmek o dönem inanılmaz bir lutuf..
Direkt 1-0 öndesin yahu..
Yenik ekip 23.45 gibi evin yollarına düşerken, havalı ekip arkamızdan el sallıyor..Allahtan sahilde saat kısıtlamanız yok diye de dalga geçiyorlar.
Nasıl yok? Sıkıyorsa o akşam yemeği masasına oturma..
Gör bak sıkıntıyı..
Allahtan bizim evde yemek güneş batınca yeniyor :)
Bir gece yine 23.45 eve dönmek için toparlanırken bizim ezik ekipten biri "Ben gelmiyorum" dedi..
"Nasıl yani? Annenler evde mi yok? Ne demek 12 de eve gitmiyorum??"..sorular peşpeşe..
Başladı anlatmaya..Tabi ertesi gün bizde tüm ekip aynısını uygulamaya aldık hemen..
Sonraki gün 23.50 bahçedeyiz..Annem şaşkın.."Hayırdır 10 dakika erken geldiniz?"
"Sıkıldık anne ya.."
"Alla..alla.."
Sonraki gün 23.45 evdeyiz..
Annem yine şaşkın..23.59 da gelen çocuklar erkenden evde..
Patlayacağız az kaldı..
3,5 atıyoruz ama renk vermemek içinde herkes birbirini kolluyor..Biz ; ablam,ben ve 2 kuzenim olmak üzere evde en kalabalık olan ekibiz sonuçta..
Sabah sahilde ekip tam mı kontrolu yapıyoruz..
Biri patlarsa herkes patlar çünkü..
Ve nitekim 3.gün patladık.
Akşam çıktık ekip 1 eksik!
Saat 22.45 evin sokağına döndük..
Annem terasta bizi bekliyor..
Korkunun ecele faydası yok..
Herkes birbirini itiyor "önce sen gir eve" diye :))
Çünkü saat aslında 23.45 ve biz günlerdir 00.45 de geliyoruz en erken eve..
Bizdeki şansa bak ki..
O akşam yakalanan arkadaşımızın annesi ve babası bize okey oynamaya gelmişler..
"Ay biliyor musunuz bizim çocuklar ne yaptı? Cezalılar şimdi.." diye anlatmaya başlayınca annem hemen koşup saate bakmış..
Evdeki tüm saatler aynı..
Hepsi 1 saat geri :)
Başarılı çalışmıştık..
Annem normalde kül yutmaz ama Allahtan yazlıkta TV vs. izlemiyor..Yoksa 20 haberleri nedense hep 19 da..
Bir tek dedemin cebindeki köstek saati unutmuşuz.. Rahmetli de sağolsun bizi ispiyonlamamış :))
Ama annem olayı anladığında karşısına geçip saati sallayınca, annemin sinir katsayısı olmuş mu size çarpı 10 :)
Valla hatırlamıyorum ama muhtemelen ya terlik ya birer tokat yemişizdir o gece..

Birkaç gün ne sahile inebildik, ne akşam çıkabildik..
Allahtan cezayı tüm site çocukları aynı anda aldık.
Malum kara haber tez yayılır..
Bizim yalanın evlere yayılması da ortalamada 15 dakika falan almış..
Neyse tüm annelerin birbirini sizin evde saat kaç diye araması da bizim dönemin efsanesi olarak kalmış..
:)

Turgut..

Bu blogda gerçek ismini kullanacağım ender insanlardan birisi..
Sene 95-96..
Annem bir mağaza açtı..
Ben o zamanlar orta sona gidiyorum..
Ve 7 sinde neyse 70 inde odur mantığıyla o zamanlarda naletim..
Okul çıkışları annemin yanına uğruyorum..
Bir gün gittim.. Annem dışarı çıkmış..
Dükkanın içinde oyalanırken..Üst kattan son ses bir İbrahim Tatlıses çalmaya başladı..
Bir süre bekledim.. Susacağı yok..
Kıroooo diye söyleniyorum içimden.. (Ki bende bazı zamanlarda arabesk dinlerim :) hele iyi bir rakı sofrası varsa.. )
Dayanamadım çıktım sokağa..
Baktım üst katın balkonu açık..
Zile bastım..
Balkona biri çıktı..
Tam bağırmak için kafamı kaldırdım ki..
Karşımda o güne kadar gördüğüm en yakışıklı çocuk..
Yemyeşil gözleriyle buyrun diye gülüyor..
Yanına birkaç arkadaşı fırlıyor..
Onlar kendi aralarında "Kim bu kız? Yeni mi taşınmış mahalleye diye?" konuşurken,
Ben ona kitlenmişim.. Çocuk hala gülümsüyor..
İlk şok geçtikten sonra..
"Bana bak! kes o müziğin sesini!" diye bağırıp hışımla dükkana giriyorum..
Suratım kıp kırmızı..
Sonra her gün annemin dükkanı, kapanana kadar oyalandığım yere dönüşüyor..
Zaman içinde herkes tanışıyor.. Turgut benden 4 yaş büyük..
Akşam muhabbetleri,yaz geceleri.. mahalledekilerle ekip gittikçe büyüyor..
Ayak sesini duymamla, kapının önüne çıkmam ışık hızı :)
96 yılını hep beraber arkadaşlar, kuzenler vs. toplanıp karşılıyoruz.
Her şey yolunda giderken bir gün çok anlamsız bir şey oluyor ve ben muhabbeti kesiyorum.
2-3 ay sürüyor..
6 Eylül 1996..
Akşamüstü dükkanın kapısında otururken, Turgut apartmandan çıkıyor..
Yüzüme bakmadan yanımdan geçiyor.
Bir 10 metre sonra duruyor.
Dönüp yüzüme bakıyor.
Bende boş boş bakıp, sinirlenip içeri giriyorum.
Ertesi sabah annemler olmadığı için dükkanı ben açacağım.
Sokağa giriyorum..
Bir kalabalık..
Ne oldu acaba derken..
Apartman kapısında bir sandalyede yığılmış şekilde oturan ablasını görüyorum.
Zamanın durduğu anlardandır.
Ne oldu? diyorum.
Sadece Turgut diyor..
ve tabir-i caizse o anda ölüm denen gerçeği iliklerine kadar hissediyor.
Şu anda hatırladığım..
Sonraki 1 sene her ayak sesinde ağlamak istediğimdi..
Gazetede çıkan haberlerini siyah bir albüm yapmıştım.
Bir gün okuldan geldim..Annem ben attım onu dedi..
Aradan yıllar geçtikten sonra bir gün al diye bana uzattığında o dönem ne kadar üzüldüğümü hatırladım.
O gazete küpürü şu an bile evimde..

Bugün 20 sene olmuş..
Hepimiz büyüdük..
O hep 18 yaşındaki, yeşil gözlü, güzel gülüşlü, yakışıklı çocuk olarak kaldı hatıralarımızda..
Işığın bol olsun..