22 Aralık 2019 Pazar

O..

Bu yazıyı yazmak için yıllardır bekliyorum..
Başta hatırlamak istemedim..
Sonra acım tamamen geçsin istedim..
Sonra hayatın akışında vakit bulamadım..
Sonra hayatımda başka önceliklerim oldu..

Son zamanlarda kendimce bir tükenmişlik sendromu yaşıyorum. Bunun içinden bir türlü kurtulamıyorum. Herşeyin ilk başladığı yerden yazmaya başlarsam belki bağlarım kopar diye düşünmeye başladım. Ama şimdi de herşeyi o zamanki gibi hissedemediğimden istediğim gibi bir yazı olmayacağını biliyorum. Yine de yazacağım.

Herkesin hayatında bir kere aşık olabileceğini düşündüm hep..
Eğer bir isim vermem gerekseydi, herhalde O'nu verirdim.
Aslında gerçekten aşık olduğumdan değil..
En çok emek verdiğim ilişkim olduğundan..
Beni en çok yıpratan ve en çok değiştiren olduğundan..
Ardından tamamen değiştiğim için..
O'ndan önce ve sonra olarak hayatımı belirgin bir şekilde ikiye ayırabilirim çünkü..
Gerçekten aşık oldun mu derseniz..
Cevabını bilmiyorum ve hiçbir zamanda bilemeyeceğim.

Onunla tanıştığımda 17 yaşındaydım.
Ve kendisinden hiç hoşlanmadığımı hatırlıyorum..
Sadece görüşmemiz gereken ortamlarda bir araya gelir, muhabbetlerimiz hal hatır sorma seviyesini hiç geçmezdi. Ben üniversite için İstanbul'a geldikten sonra da görüşmedik zaten..
Aradan yıllar geçti..
13 sene sonra falandı..
Kendimi bir akşam onunla baş başa Anadolu Kavağı'nda rakı kadehlerimizi tokuşturup anıları yad ederken buldum. Gecenin sonuna doğru kendimi onun gözünde gördüm. Bu sadece bazı insanlarda olur.. Bir insanın gözünde kendimi gördüysem o insan ya bana aşıktır ya da aşık olacaktır. O anda iki seçeneğim vardır. Kalmak ya da gitmek..

Kaldım.
Acısı ve tatlısıyla birkaç senemiz oldu..
Beni çok sevdi.
Bugün bile hala buna eminim,
Ve kimsenin o kadar sevemeyeceğini biliyorum.
Hiç ayrı kalmadık..
Çünkü beni bir cam fanusa koydu..
Tüm hayatla bağımı kopardığı gibi, bazen kendinden bile sakındığını düşünüyordum.
Herşeyi birlikte yapıyorduk..
Arkadaşlarım tarafından nefret edilen insan, ailem tarafından çok seviliyordu.
Hatta aradan seneler geçmesine rağmen bugün annemi arayıp biz barıştık desem, sevineceğine eminim..
Çünkü hiç kimse aslında beni arka planda ne kadar yıprattığını bilmiyordu.
Ona cidden aşık mıydım, yoksa beni kendisi olmadan yaşayamayacağıma inandırdığı için mi bilmiyorum tamamen değiştim.
Hayatım boyunca yapmayacağım şeyleri onun için yaptım.
Bir dönem bende onun gibi oldum..
Ama bu süreç beni o kadar yordu ki..
Bunun bir sonu olmayacağını daha önceki yazılarda bahsettiğim gibi bir yurtdışı tatilinde, yine bir kavgamız sonrası, antikacının önünde duran boy aynasında kendimi görünce anladım..
Ondan önceki ben ve o anki ben arasında milyon tane fark vardı..
Bütün güzelliğimi, enerjimi ve ışığımı sömürmüş, beni o cam fanusun içinde kurutmaya karar vermişti.. O günden sonra herşey değişmeye başladı..
Ayrılıklar, barışmalar vs derken her seferinde biraz daha azalarak devam ettik.

Bazı ilişkiler vardır.
Ayrıldık, bitti desen de aslında bilirsin ki bitmemiştir o.
Gerçekten ayrılacağın günü çok iyi bilirsin.

O sene bayram tatili Eylül ayına geliyordu.
Annemler İzmir'de değildi ama benim İzmir'de olmam gerekiyordu.
Birkaç olay sonrası İstanbul'a eğer yalnız dönersem bu iş bitmiştir dediğimi hatırlıyorum.
Arabayla tek dönüyordum.
Feribot sırasına geldiğimde ufak bir kaza yaşandı.
Öndeki arabadan inen kadın bir anda iki arabanın arasına girince sıkıştı.
Kadına birşey olmamasına rağmen o kadar çok ağladım ki, kadın beni sakinleştirmeye çalıştı.
Elimi telefona attım.
Onu arayacaktım normal şartlarda..
Ama arayamadım, çok ağladım.
O an bittiğini anladığım andır.
Evimin otoparkına kadar hıçkıra hıçkıra ağlayarak geldim.

1 hafta sonra sabah 6 da telefonum çaldı.
1 saat vakti olduğunu, bana geleceğini ve son kez konuşacağımızı söyledi.
Geldi.
Her zaman oturduğumuz balkona yine aynı şekilde oturduk.
Hiç konuşmadık.
Ben yine her kavgada olduğu gibi, gözlerimi camdan dışarıya diktiğimde gördüğüm anaokulu tabelasına kitlendim.
Bana birşeyler söyledi.
Dinledim.
O kadar anlamsızdı ki.
Bitmiş ilişkimizin üzerine birlikte toprak atıyorduk resmen.
Sonra birlikte evden çıktık.
Apartman kapısında hoşçakal dedi bana.
Hiçbir şey söylemedim.
Yüzüne bakmadım.
O sağa ben sola döndüm.
Hiç dönüp bakmadım arkasından..
Bir daha da görmedim..

Çok kitap okudum.
Çok seyahat ettim.
Çok dua ettim.
Çok ağladım.
Çok güldüm.
Çok uzun sürdü.
Ama geçti..

Bir seyahatte yakın bir arkadaşım "Affet ve kurtul" dedi. Saçmalama yaaa diye çıkışsam da başlarda, sonradan düşündüğümde gerçekten birşeyden affetmeden kurtulamayacağımı anladım.

Ben seni, beni yarı yolda elimi bıraktığın için affettim.
Ben seni, en çok istediğim şeyleri elimden aldığın için affettim.
Ben seni, canımı yakan cümlelerin için affettim.
Ben seni, benim önümde durup set olmadığın için affetim.
Ben seni, beni tercih etmediğin için affettim.
Ben seni, beni böyle sevdiğin için affettim.

Hayatımla birlikte ben de çok değiştim.
Şimdi bana hiç aşık oldun mu dediklerinde aklıma hep onun ismi gelir.
Çünkü beni bu kadar değiştiren bir ilişkim hiç olmadı..
Ama bazı aşk kıstaslarına baktığım zamanda bunlar bana uymuyor diyorum..
Ne olduğunu bilmiyorum..
Ama yine olsa yaşar mıyım?
Kesinlikle yaşarım.
Şu an olduğum kişiyi ona borçluyum.

Ve yıllar sonra O'nu,
Sabahın köründe yurtdışında bir otelin otoparkında sebebini sadece ikimizin bildiği, gülme krizine girdiğimiz an'da hatırlıyorum hep..
Gerçekten içten güldüğümüz tek andı çünkü.
Herşeye rağmen, kızmıyorum artık.

Ve birgün bu yazıyı okursa O'nun da aynı şeyi hissetmesi ve gülümsemesi için..
Yazıyı şu şarkı ile bitiriyorum..
Benim sesimle :)
Seni Tanrı Bile Affetmeyecek! ;)









18 Ekim 2019 Cuma

Minik..

Şimdi neden bu hikayeden başladın kızım ya..
Baştan hepsini anlat derseniz..
Kusura bakmayın..
Keyif benim, blog benim..
İstediğim şeyi anlatırım..

Tanıştığımız o günü çok net hatırlıyorum.
Net hatırlıyorum çünkü o kadar heyecanlanmıştım ki..
Arabaya atlayıp son gaz bizim kızlardan birinin evine atmıştım kendimi..
Garajdan eve doğru koşarken  "aç kapıyııııııı aşık olacağım bu sefer galibaaaaaaa" diye bağırdığımı, şok olmuş eniştemin kapıyı açıp "N'olmuş buna be?" diye bizim kıza baktığını hatırlıyorum.. :)
Bahçede ayılıp bayılırken aşkımdan (aşk işte başka uygun kelime bulamadım, idare ediverin..gerçi o yaz sıcağından da olabilir ama neyse..) eşiyle dışarı çıkması gereken kankamla aynen şu diyalog geçmişti aramızda..

- Figo biz 1 saate geliriz, çocuklar sana emanet..
- Valla ben karışmam, ararsa çocukları kilitler eve, giderim..
- Saçmalamaaaa..  Zincirlerim seni o sandalyeye.. Biz gelmeden gidemezsin..
- Zinciri keserim, evden kaçarım.. Polisi ararım.. Neyse ben şarabımı alayım da yıldızlara bakayım aşşşşkım arayana kadar :))

Tabi ki evden kaçmadım. 
Ama biz o gün çok eğlendik..
Uzun zamandır  hayatımın akışına böyle biri dahil olmadığı için bilen herkes de eğlendi..
Oldu beeee..Bu sefer kurtuluyoruzzzz galiba..
Birini bulup gitse de başımızdan, eskisi gibi sık gelmese, geldiğinde de içki stoğumuzu patlatmasından kurtulsak diye sevinen eniştelerim bile olmuştur yani.. Yüzüme söylemediler ama ben anladım.

İşin tırı vırı (güzel günler, tatiller, kavgalar, uçan kuşlar martılarrrr) kısmını hoooop atlıyorum.
Tabi ki söz konusu ben olunca, hiçbir şey normal düzeninde olmadı..
Onu söylememe bile gerek yok sanırım.. :)
Şimdi madalyonun diğer tarafını çeviriyorum..

Hayatım boyunca kimseye yalan söylemedim..
Yaptığım şey yanlış da olsa..
Ben bunu yaptım, al bu bilgiyle ne yapıyorsan yap dedim herkese..

Ben ergenliğimde bile Merve'lere ders çalışmaya gidiyorum dememiş insanım düşünün..
Biz dışarı çıkıyoruz anne, babama da söyledim der çıkardım.
Ya da kızlar ben izin alamadım, size iyi eğlenceler der evimde otururdum.
Bir konu da yalan söylemem gerektiyse de kesin o grup işidir..
Kuzenlerimle bir halt yemişizdir ya da yiyeceğizdir, onun yalanıdır.
Zaten sonradan ben kesin ötmüşümdür :))

İlişkilerimde de hiç yalan söylemedim.
Hiç kimseyi aldatmadım.
Tek bir kişi dışında hiç kimseye seni seviyorum demedim.
Hiç kimseye hissetmediğim gibi davranmadım.
Hiç kimseye rol yapmadım..
Taktiklerin hepsini bilirim ve istersem karşımdakini kapımda süründürürüm. 
Ama hak etmeyen hiç kimseyi süründürmedim.
Yol verdim gitti..
Sürünenler hala kapımda..
Abartısız :)
Her ilişkide de ben buyum diyorum..
Neysem o gibi davranıyorum, ne yapılmasını istemiyorsam uyarıyorum.
Kendime yapılmasını istemediğim bir şeyi kimseye yapmıyorum..
Hem geniş bir çevre, hem de her yere eli uzanan bir ailem olduğundan istediğime ulaşabiliyorum..
Ve bendeki kredisi bitene kadar beklemeye başlıyorum..

Bugüne kadar yaşadığım herşeyden şunu öğrendim.. Aşk, iş, aile vs.. Hepsi dahil..
Bir insan sizinle konuşurken ısrarla neyin yapılmaması gerektiğini savunuyorsa (ahlak, namus, aile, para konularında) % 101 emin olun, hepsini kendisi yapıyor..

Bunu anladığım andan itibaren bir süre daha vakit veriyorum..
Aslında diyorum ki..
Ben biliyorum, 
Ben öğrendim..
Ama gel sen anlat bana..
En azından diyeyim ki..
Benim gibi, yanlış da olsa anlatıp topu karşısındakine bırakıyor..
Ama ne yazık ki, benim karşımdakiler topu bana paslamak yerine, belki anlamamıştır.. anlasa duramazdı, bu kadar sabredemezdi gazıyla o topla oradan oraya koşup çalım atmaya çalışırken.. Ben 89 dakika dostluk maçı oynarken, o aldığı tüm sarı kartlara rağmen, hala 90. dk da gol atma hevesindeyken.. Sahayı terkediyorum.



Yani diyeceğim o ki..
Biliyorum.
Ve sahayı terkediyorum.
Al şimdi bu bilgiyle sen ne yaparsan yap minik..

tabir-i caizse..

Ben, O ve Gidenler..

Bir insanın hayatında ne kadar "Yok artık ya.. bu kadarı da olmaz" dediği ne varsa hepsini ben yaşadım :) Abartmıyorum. Tanıyan bilir.
Belki de o yüzden,
Zalim aşkların ustası,
İlişkilerin piri,
Leb demeden "ben leblebi sevmem" diyen insan oldum.
Daha önce de bahsetmişimdir..
Hiçbir zaman aşk insanı olmadım zaten..
Bu saatten sonra da olacağımı pek sanmıyorum..
Bu saatten sonra diyorum.. Çünkü..
Yok ki öyle bir şey :)))

Eee sen hep tek misin? derseniz..
Valla pek tek olduğum da söylenemez.
Sadece herkesi gitmem gereken yere kadar yanımda taşıyıp,
Zamanı gelince "Durağa geldik, hadi canım sen burada iniyorsun." diyorum.
Ruhsuz muyum? Belki..
Üzülmüyor muyum?
Tabi ki üzülüyorum.
Ama hakettiği kadar..
Kimine 2 hafta, kimine 2 gün, kimine 2 saat..
Yanlış anlaşılma olmasın..
Burada da gidene değil,
Kendime üzülüyorum..
Yani aslında giden herkes,
Ben, O ve gidenler olarak ayrılıyor..
Topluca gidenlere sallayıp, bir tek O'na kadeh kaldırıyorum hala,
herkesin birine şarkı söylediği masalarda..
O hala O..
Ve sanırım bu gidenleri gördükçe..
O hala O olmaya devam edecek..
Ve birgün üşenmeyip O'nu anlatacağım..
Ama o gün bugün değil..

Şimdi size gidenlerden bir hikaye anlatacağım..
Hadi..
Başladık, devam edelim.

tabir-i caizse..

Başlıyoruz.

Saatlerdir boş bir sayfaya bakıyorum..
Yazacağım  kadar çok şey var ki..
Ve ben nereden başlayacağımı cidden bilmiyorum..
Bugün kızlara söyledim..
Artık bana olmayacak bir konu söyleyin, ben aradan çekip hikayesini anlatayım size :)
Kendi hayatımı film tadında izlemeye devam ediyorum yani..
Arkası yarın..
O senelerce süren "Yalan Rüzgarı"ndan daha uzun..
İlk 15 seneyi es geçsek, 22 sezon çıkarırım size :)
Hatta öyle sahneler yazarım ki, senarist abartıyor sanırsınız..
Halbuki eksiği olur fazlası olmaz..
Bu blogu açtığımdan beri,
Yazacak çok şeyim var derdim hep..
Ve 3 senede o kadar çok yazacak şeyim daha oldu ki,
Günlerce yazsam,
Günlerce okursunuz..

Ve sonra dersiniz ki..
Çok şükür..
Biz yine iyiyiz..
Bu kadın hepsini yaşamış ve hala nefes alıyor..
Hazır mısınız?
Başlıyoruz.
Patlamış mısırı alan gelsin.

tabir-i caizse..

19 Ağustos 2019 Pazartesi

Hak etmeden..

Ben değişmem kadar büyük bir yalan yoktur..
İnsanı her şey değiştirebiliyor..
Bir aşk..
Bir acı..
İnsanlar..
Zaman..

Son 2 yılda ne kadar değiştiğime ben bile inanamıyorum..
Adına tecrübe dediğimiz yaşadıklarımız bizi farklı bir biz yapıyor..
Zamanın etkisi zaten tartışılmaz..

Önceden üzerine saatlerce düşüneceğim şeyleri artık düşünmeyi bırak, aklımda bile tutamıyorum.. O kadar umurumda değil ki her şey, herkes..
Bazen rol yaptığımı düşünüyorlar :)
O kadar yalnızlığa alışmışım ki..
Kendi kendimle huzurlu yaşamayı zor da olsa o kadar güzel öğrenmişim ki..
Bütün hikayelerin aynı tatla başlayıp aynı tatla bittiğini o kadar tecrübe etmişim ki..
Herkesin gözünde filmin sonunu o kadar iyi görüyorum ki..
Uzak kalmayı seçiyorum..
Bazen de oyuna dahil olup bir anda yok oluyorum..
Ve ne zaman yok olsam o kadar kıymetli oluyorum ki..
Sen ve egon ile başlayan cümleler dinlemeye başlıyorum..
Ne egosu..
Uzak kalmayı seçmek neden yüksek ego olarak algılanıyor ki?
Halbuki tam tersi..
Bendeki yüksek ego olarak görülen şeyin, kendilerindeki özgüven eksikliği olduğu anlayacak kadar bilmiyorlar..

En sağlam sandığım kalelerimin aslında kumdan kaleler olduğunu birkaç kez tecrübe ettikten sonra bıraktım her şeyi..
Ve bıraktığımdan beri belki mutlu değilim ama huzurluyum..
Kalbimin en son attığı zamanlar çok geride kalmış olsa da eş zamanlı gözyaşlarımda geride kaldı.. İnsanlar beni anlamıyor cümleleri kurmuyorum artık.. Mesafenin aslında huzur olduğunu biliyorum..
Bazen bende hatırlamak istiyorum..
Sevilmek nasıldı diye..
Sonra vazgeçiyorum..
Korkuyorum.
Çünkü kimse kimseyi sevmiyor..
Herkes sadece sevilmek istiyor..
Kendi belirlediği zaman dilimlerinde..
Hak etmeden..

2019

2019..

Ağustos ayının yarısını bile geçmişiz..
Ve ben tek kelime bile yazmamışım..
Halbuki ne kadar çok şeyim var anlatacak..
Ama susmayı öğrendiğimden elim yazmaya da gitmemiş..
Konuştum olmadı..
Sustum olmadı..
En iyisi ben yazmaya devam edeyim..
Çok şeyim var ama anlatacak..
Çok..
Anlayanı geçtim, dinleyen yok.