Beyoğlu'ndaki değil..
Mecidiyeköy-Fulya arasında kalan yerdeki..
2006-2007 döneminde oturduğum ve eski dostlarımla bir araya geldiğimizde sık sık andığımız muhteşem eğlenceli evimin olduğu sokak..
Bu blogda yazılacak çoğu hikayenin geçeceği ev..
Ondan yazılarda Mabed olarak bahsedeceğim..
Benim bu hayattaki ilk kendi evim..
İlk ve son olmak üzere bir de ev arkadaşım var..
Dillere destan..
Şu aşamada hakkında söyleyeceğim tek şey; çok konuşuyor olması..
Kıza naber? de.. Sana hayat hikayesini anlatsın.. Dakikada 100 cümle falan kurabiliyor.
Kalabalık bir arkadaş grubum var..
Yarısı benim çalıştığım şirketten olmak üzere, kalan yarısı kankalarım ve kuzenlerim..
Bir kankam zaten karşı sokakta oturuyor..
Her akşam o dönem sevgilisi, şu anda eşi olan yaşam koçum ile (bana fena fal bakar söylemesi ayıp, ondan yaşam koçum diyorum) zaten bendeler..
Bakkala çıksalar bana uğruyorlar..
Ev hiç boş kalmıyor..
Cidden boş kalmıyor yani..
Cuma akşam bavulunu kapıp gelen benim eve yerleşiyor..
Pazartesi sabaha kadar hiç kimse de evine gitmeye niyetlenmiyor..
Hayır ev 2 oda 1 salon..
Biz evde kalıyoruz 15 kişi..
İlk kim uyursa yer buluyor durumu..
Konumu çok stratejik..
Tüm mekanlara taksi ile gitmek, arabayı valeye bırakmaktan daha ucuz..
Hele bir de erkenden toplandığımız ve evden çıkana kadar içkinin su gibi aktığını da düşünürsek, ne ehliyet kaptırma derdin kalıyor.. Ne de mekanda fazla içmek zorundasın :)
Zaten kapıdan eller havaya modunda giriyoruz.
O dönem Reina bizim için çok revaçta..
Saat 12 de pijamalarla otururken biri diyor ki.. Haydi Reina'ya..
Herkes dünden hazır..
Mutfağa gidip küllüğü dökmeyen tipler, 10 dk.da hazırlanmış kapıda :)
Bir dönem benim kuzen Kekman Ağrı'da askerde.. O dönemde de Ağrı Dağın eteğinde şarkısı pek meşhur..
Reina'da geç saatte mutlaka çalıyor..
Kekman'ı arıyoruz.. Açmazsa sesli mesaj bırakıyoruz :)
Sen askerdesin ama.. bak biz eğlenirken de seni düşünüyoruz diye..
Çok düşünceliyiz! :)
Meşhur bir fındık oyunumuz var.. Kaybedene gece yarısı sokak ortasında şarkı söyletmek en basit ceza denilecek şekilde, dehşet cezalar veriyoruz.
Bir elinde şarap kadehi, bir elinde bez.. Üzerinde pembe bir bornoz.. Arabanın camlarını sildiriyoruz mesela..
Yoldan geçenler kamera şakası mı bu acaba diye şok olmuş şekilde bakarken, evdeki cama oluşturulan tribün tezahürat yapıyor.. "Düzgün sillll..arka camı da..." şeklinde..
Cezalının yanında da mutlaka bir kameran var..
Çünkü bunu defalarca izleyip gülmemiz şart..
Tüm komşular emin..
Bu evdekiler çılgın.. Ama deli eğleniyorlar..
Evden atılan içki poşetlerinin haddi hesabı yok..
O ev aynı şekilde devam etseydi.. İçimizde siroz olanlar olurdu kesin..
Ömrümün en eğlenceli yıllarının geçtiği ev..
Sonra ne mi oldu?
Olaylı bir taşınma sonrası,(olaylı derken o da ayrı bir eğlence, daha sonra anlatacağım) bir daha o evdeki tadı asla yakalayamadık..Ha yine çok eğlendik.. Ama o ev bir başkaydı.
Ekipten kimileri evlendi, kimileri iş hayatına daldı..
Kimileri başka denizlere yelken açtı..
Çekirdek kadro hala görüşürüz..
Ve her görüştüğümüzde de Yeşilçam Sokak'ı mutlaka anarız..
İyi ki yaşamışım o yılları..
Ve yazdıkça, özlenecek güzel anılar biriktirdiğim için şükrediyorum..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder