Her şeyin yavaşça durulmaya başladığı zamanlardı..
Dalgalı denizlerim kendini durgun denizlerinin sakinliğine bırakıyordu sanki..
Bir tesadüf ile yollarımız kesişti..
Bir tesadüf bizi aynı yere attı..
Farklı yerlerden, farklı ortamlardan, farklı dünyalardan, farklı acılardan nasıl olduğunu hala anlayamadığım bir şekilde O'nun hayatının orta yerine düştüm..
İlk defa kontrolün bende olmadığı bir yerdeydim..
Ben, beni kontrol edemiyordum..
Farklı bir gezegene bir hafta sonu yolculuğu gibi oldu..
Ve ben o yolculukta ben değildim..
Kendi dünyama geri ışınlandığımda bunun bir şaka olduğunu sandım bir süre..
Olmaması ne kadar imkansız şey varsa olmuştu..
Kimdi oradaki tabir-i caizse?
Ve bu imkansızlığı uzun süre anlamaya çalışsam da anlayamadım..
Ne olmuştu?
Neden olmuştu?
Bu nasıl bir şakaydı?
Yok saymak benim doğamda vardır..
Başedemeyeceğimi anladığım şeyleri yok sayarım.
Ben bu imkansızlıkla baş etmek için çok yorgundum.
Ben kendimi anlatmak için çok yorgundum..
Gördüğü gibi kalmak en doğrusuydu..
Bu bir rüyaydı, gerçek değildi dedim.
Ve kapattım.
Aradan geçen günlerde ,bunun kapanmasına izin vermedi..
Bilerek ya da bilmeyerek..
İsteyerek ya da istemeyerek..
Bir şey yapmadı..
Bir şey yaptı..
Bir şey yapmayarak, bir şeyler yaptı..
Sakinliği, iyiliği, bazen hiçbir şey yapmadan orada durması, bazen sinir bozması,ama sürekli uzaktan izlemesi.. göndermeleri, göndermemeleri, umursamaz görünüp her şeyi bilmesi, ama aslında benim hakkımda hiçbir şeyi bilmemesi..
Ben gerçeğin tek olduğuna inanırım.
Süt beyazdır, kömür siyah..
Hiçbir gerçek hiçbir insana göre şekil alıp değişmez..
Aynı insanların değişmediği gibi..
Kim olduğunuzun bir önemi yoktur..
Bir insan bir şeyi gerçekten istiyorsa, onu yapmak için mutlaka bir yolunu bulur..
Benim hayatımda grilere yer yoktur..
Arada kalan şeyleri sevmem..
Beklemeyi sevmem..
Aklımın karışmasını sevmem..
Çocukken bile gerçekten istediğim şeyi "sadece 1 kere" söylerdim.İkincisi asla olmazdı..
Ya hep, ya hiçciyim ben..
Net insanları seviyorum! Brüt olunca aklım karışıyor.. :)
Bir insanın gerçekten söylemek istediği şeyleri söylememesini anlamıyorum..
Oyunlardan,taktiklerden, göndermelerden nefret ediyorum..
Bir konu üzerine çok düşünmeyi sevmiyorum..
Hayatın sürüklediği noktalarda en iyisini yaşamak, en huzurlu anı seçmek için dolanıyorum..
İçinden çıkamadığım durumlarda üzülüyorum.
Ve üzülmeyi sevmiyorum..
Yeterince üzüldüğüme inanıyorum çünkü..
Fazlasını istemiyorum..
Ve ben aklımın karıştığı noktalarda gidiyorum..
Eğer bakmazsam, görmeyeceğimi biliyorum.
Evet,
Benim tek sarhoşluğum..
Ben gidiyorum..
Ekim 2016
Aşk Durdukça etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aşk Durdukça etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
9 Ekim 2016 Pazar
5 Eylül 2016 Pazartesi
Aşk Durdukça..
Doğan Holding'te çalıştığım eğlenceli seneler..
Eğlenceli..Çünkü..Şirketin aktivitelerinin en bol olduğu yıllar..
Birçok kardeş şirket olduğundan hepsinde özel bir gün için ayrı kutlama düzenleniyor.
Bizde çalıştığımız departman tüm şirketlerle bağlantılı olduğundan partilerin hepsine davetliyiz.
İş hayatından çok fazla arkadaşım olmasına rağmen uzun yıllardır hiç ara vermeden görüştüğüm 2-3 isim vardır..
Bunlardan biri Çilek.. O dönem beraber çalışıyoruz..
Ve her etkinlikte mutlaka beraberiz..
Akşama Hürriyet binasında (bizimde içinde olduğumuz, eski Hürriyet binası) parti var.
Sahneye Yüksek Sadakat çıkacakmış dediler..
Kalsak mı kalmasak mı derken mesai bitiminde elimizde kadehler tabi ki partideydik..
Kalabalıkta boş bir loca bulup kuruldum hemen..
Bizimkilere de el salladım..
Koşun bak loca buldum diye..
Tam elimdeki kuruyemişleri bitirmiş meyvelere dalıyordum ki..
Takım elbiseli, kulaklıklı bir tip gelip "Hanımefendi buraya oturamazsınız.." dedi.
" Valla gayet de oturdum gördüğünüz gibi.." deyince
Adam güldü ve "birazdan Aydın Bey gelecek..oturmak için ortalama 10 dakikanız daha vardır tahminen" dedi.
Hay şansıma tüküreyim..
Ya sabahları Hanzade Doğan'ı döner kapıda sıkıştırırım..
Ya akşamları Aydın Doğan'ın masasına çökerim :))
"Kalk kız tabir-i caizse kovdurma kendini sudan sebeplerden" dedim ve kalktım :)
Elimde kadehimle, yine yaptın yapacağını bakışı atan çalışma arkadaşlarımın yanına yol aldım.
Sonunda Yüksek Sadakat sahneye çıktı..
Ben öyle çok aşk insanı değilimdir..
Mantığım çoğu zaman ağır basar..
Hayatım boyunca kimseyi seçip peşinden koşmuşluğum da olmamıştır..
Sadece beni ikna edebilen, kendisine alıştıran insanlara doğru yönelmişimdir hep..
Yüksek Sakadat'ın solisti bir anda müziği susturdu.
Ve dedi ki..
Güneş yeryüzünde doğmaya devam ettiği sürece aşk hep var olacak..
Sonra o akustik melodi girdi..
Dünya döner bir gün daha, yeryüzünde aşk durdukça..
Gözlerimi kapattım ve sadece dinledim.
Hayatımda ilk kez "aşk" duygusunu gerçekten anladığım andır..
Ben koşar adımlarla otoparka doğru yol alırken,
Herkes çoktan "Ben seni arayamam" ile eller havaya moduna girmişti...
Ben de aramadım.
Kaçtım.
Eğlenceli..Çünkü..Şirketin aktivitelerinin en bol olduğu yıllar..
Birçok kardeş şirket olduğundan hepsinde özel bir gün için ayrı kutlama düzenleniyor.
Bizde çalıştığımız departman tüm şirketlerle bağlantılı olduğundan partilerin hepsine davetliyiz.
İş hayatından çok fazla arkadaşım olmasına rağmen uzun yıllardır hiç ara vermeden görüştüğüm 2-3 isim vardır..
Bunlardan biri Çilek.. O dönem beraber çalışıyoruz..
Ve her etkinlikte mutlaka beraberiz..
Akşama Hürriyet binasında (bizimde içinde olduğumuz, eski Hürriyet binası) parti var.
Sahneye Yüksek Sadakat çıkacakmış dediler..
Kalsak mı kalmasak mı derken mesai bitiminde elimizde kadehler tabi ki partideydik..
Kalabalıkta boş bir loca bulup kuruldum hemen..
Bizimkilere de el salladım..
Koşun bak loca buldum diye..
Tam elimdeki kuruyemişleri bitirmiş meyvelere dalıyordum ki..
Takım elbiseli, kulaklıklı bir tip gelip "Hanımefendi buraya oturamazsınız.." dedi.
" Valla gayet de oturdum gördüğünüz gibi.." deyince
Adam güldü ve "birazdan Aydın Bey gelecek..oturmak için ortalama 10 dakikanız daha vardır tahminen" dedi.
Hay şansıma tüküreyim..
Ya sabahları Hanzade Doğan'ı döner kapıda sıkıştırırım..
Ya akşamları Aydın Doğan'ın masasına çökerim :))
"Kalk kız tabir-i caizse kovdurma kendini sudan sebeplerden" dedim ve kalktım :)
Elimde kadehimle, yine yaptın yapacağını bakışı atan çalışma arkadaşlarımın yanına yol aldım.
Sonunda Yüksek Sadakat sahneye çıktı..
Ben öyle çok aşk insanı değilimdir..
Mantığım çoğu zaman ağır basar..
Hayatım boyunca kimseyi seçip peşinden koşmuşluğum da olmamıştır..
Sadece beni ikna edebilen, kendisine alıştıran insanlara doğru yönelmişimdir hep..
Yüksek Sakadat'ın solisti bir anda müziği susturdu.
Ve dedi ki..
Güneş yeryüzünde doğmaya devam ettiği sürece aşk hep var olacak..
Sonra o akustik melodi girdi..
Dünya döner bir gün daha, yeryüzünde aşk durdukça..
Gözlerimi kapattım ve sadece dinledim.
Hayatımda ilk kez "aşk" duygusunu gerçekten anladığım andır..
Ben koşar adımlarla otoparka doğru yol alırken,
Herkes çoktan "Ben seni arayamam" ile eller havaya moduna girmişti...
Ben de aramadım.
Kaçtım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)