Ablamın doğumu nedeniyle annem uzun süredir onların yanındaydı..
Babam İzmir'de tek kaldığından olacak ki, sürekli annemi gel artık ben sıkılıyorum diye arayıp duruyordu..Ee annem de n'apsın yeğenim daha bebek dönemiyor..
En sonunda bir gün baktım babam o hiç sevmediği şehre yanlarına gitmiş..
Aslında o zaman anlamalıydım ciddi bir şeyler olduğunu..
Bir süre sonra ablamda doğum izninde olduğu için hep beraber İzmir'e geri döndüler..
Ben kendimi bildim bileli babam hep hastayım dediğinden yine aynı şeydir diye ciddiye almıyorduk..
Normalde dışarı çıkarken bile sağlık karnesini mutlaka yanında taşırdı..
Ev bildiğiniz bir eczane zaten..
Canı sıkıldıkça doktora giderdi..
Ablam doktor olduğu için çok gururlu, beni doktor yapamadığı içinse kızgındı :)
Ama şunun da farkındaydı ki..
Ben onun birebir kopyasıydım..
Bir insanın huyları bu kadar mı benzer..
Özellikle huysuzluğu..
17 Ekim 2010
Babamın bir süredir sızlanmaları devam ettiği için ablamla hastane hastane geziyorlardı..
2 Özel hastane hiç birşeyin yok dese de iyileşmediği için, başta "Asla o hastaneye girmem..Hangi arkadaşım girdiyse kefeniyle çıktı oradan!" dediği hastaneye gittiler..
Akşam işten geldim.Tam arabadan indim telefonum çaldı..
O dönem oturduğum apartmanın geniş mermer bir girişi vardı..
Telefonu açtım..
Ablam..
Gayet soğuk bir ses tonu..
Naber nasılsın? faslını geçtik.
Babamı o hastaneye götürdüm bugün dedi..
Eee dedim? Sessizlik.. Abla? abla? ses yok..
Bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı..
"Babam" dedi.. "Akciğer kanseri son evre..Doktor en fazla 2 ay yaşatabiliriz dedi.."
Türk filmlerinde olurdu böyle şeyler..
Saçmalama Allah aşkına..
Benim o bir bakışı ile yeri göğü inleten babam mı ölecek yani?..
Şaka mı bu?!
O an yer yarıldı içine girdim ne demekmiş öğrendim..
O mermere dizüstü çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım..
Sonraki süreçte her fırsatta İzmir'e gidiyor geliyor.. Babamın yanında hiçbir şey yokmuş gibi doğal davranmaya çalışıyordum.. Ama o yemek yiyemediğinde, su içemediğinde, her geçen gün zayıfladığında bende içten içe eriyordum..
O dönem üzüntüden benim de vücudum bir anda isyan etti ve kollarım bacaklarım yaralarla doldu bir gecede.. Babam gördüğünde çok üzüldü.. Neye sıkıldın bu kadar dedi.. Cevap veremedim..Sen öleceksin ve ben bunu bildiğim halde hiçbir şey yapamıyorum diyemedim..
Telefonumu sürekli yanımda tutuyordum..
Ve her çaldığında zıplıyordum..
Acaba kötü bir haber mi diye..
Babamı en son ölümünden 10 gün önce gördüm..
Hayatımda ilk ve son defa babamla çok farklı bir konuşma geçti aramızda..
Ellerimi ellerinin arasına aldı..
Benim ne kadar güzel ve değerli olduğumu, beni nasıl görmek istediğini anlattı..
Ben o konuşmayı ne zaman hatırlasam şu anda olduğu gibi gözyaşlarıma engel olamam..
Sertab'ın bir damla gözlerimde şarkısında da nerede olursam olayım o anı hatırlarım ve bir damla yaş gözümden akar..
16 Aralık 2010 Perşembe
Hafta sonu İzmir'e gitmek için plan yapıyorum ama bir yandan da işlerim o kadar yoğunki İstanbul'dan da ayrılamıyorum..
Öğlen saatlerinde babamı aradım..O son konuşmamızdı..
Annem aldı telefonu..
Baban sürekli seni sayıklıyor dedi..
Gelse de sarılıp uyusam diyor..
Tamam dedim,geleceğim..
17 Aralık 2010 Cuma
Hani bazı sabahlar bilirsiniz..
O gün kötü bir şey olacak..
Bütün gün dokunsalar ağlayacak modunda ve acayip gergin bir şekilde dolandım ofiste..
Cam kenarında, bütün ekipleri göreceğim şekilde masamın ortaya yerleştirildiği ,
yaklaşık 300-350 m2 büyüklüğünde açık ofis olarak dizayn edilmiş bir ofiste çalışıyordum.
Bir ara kapıya sigara içmeye çıktım..
O anda acaba babam ölürse, o sırada ben nerede olacağım diye geçirdim aklımdan..
Yerime dönüp oturdum,telefonum çaldı..
Annem.. Hemen gel baban ölüyorrrr diye bağırdı..
Ben o refleksle ofisin sonundaki kapıya koştuğumu hatırlıyorum..
Ablam da bende şehir dışındayız.. Annem tek..
O arada nasıl akıl ettiysem Su'yu aradım hemen.. "Su! hemen hastaneye git..Babama bir şey oldu sanırım..Annem ölüyor diyor ama ölemez.. Git beni hemen ara..Baban yaşıyor de.."deyip kapattım..
Bende bir gariplik olduğunu farkeden ekibimde peşimden koşmaya başlamış bir anda..
Derken ablam aradı.. Babam öldü diye çığlık çığlığa..
Bu sefer ben tekrar masama doğru koşmaya başladım..
Çaresizlik nedir biliyor musunuz?
İşte çaresizlik budur..
O an olmanız gereken yerde olmadığınız için nereye koşsanız fayda etmez..
Bir yere gidemeyeceğimi, yetişemeyeceğimi,artık çok geç olduğunu anladığımda ofisin ortasında dizlerimin üstüne düşüp avazım çıktığı kadar çığlık atmaya başladığımı hatırlıyorum sadece..
Bu nasıl bir acı? Tarif edilemeyen..
Tam 15 dakika sonra Su beni aradı. "Annenin yanındayım. Uçak saatini haber ver seni alandan alacağız" dedi ve kapattı!
Baban yaşıyor demedi!.. Kapattı!..
Ben o gün telefonumun sesini kapattım..
Ve 6 senedir acil bir durum olmadıkça benim telefonum çalmaz..
Hep sessizdedir.
Havaalanından direkt hastaneye gitmek istesem de götürmediler..
Eve girdiğimde babamın boş yatağını gördüğüm an zaman durdu..
Bir süre ağlayamadım..
Ablam Doğu'da görev yaptığı için hemen uçak bulamadı..
Sabaha karşı bir uçakla geldiler..
Hastanenin bahçesine aynı anda girdik..
Ablamla göz göze geldiğimiz anı hatırlıyorum..
İki insanın bir acıyı aynı derecede hissedebileceği anlarda varmış..
Ve o an geldi..
Taşkınlık yapmayacağıma dair söz istediler..
Söz dedim..Sadece bakacağım..
İçeri aldılar beni..
Eskiler hep der.. Birinin gözleri açık gittiyse, biriyle ilgili uhdesi vardır..Ve gözlerini ancak o kapatır..
Babama baktım son kez..Gözleri aralıktı..Ellerimi gözlerine götürdüm..Kapandı..
O anda yer ayağımın altından kaydı..Beni kim nasıl çıkardı oradan hayal meyal hatırlıyorum..
O güne ait hatırladığım başka bir şeyse..
Mezarın başında babamın toprağa verilmesini izlerken, tam kabre yerleştirildiği anda bayılacakken, Su'yun elimi sıkıca sıkması..
İnsan herşeyi unutuyor ama böyle anlarda kimin yanında olduğunu asla ama asla unutmuyor.
Hiç kimse ailesinden birini kaybetmedikçe acı yaşamış sayılmıyor bana göre..
Önceden ne boş şeylere ağlarmışız diyorum..
Ama şöyle bir durumda var ki..
Kaybettiğinin yerine koymaya çalıştığın insan, eğer bu zaafını biliyorsa senin canını daha çok yakabiliyor..
Onu da deneyimledikten sonra bir daha kolay kolay canın falan yanmıyor..
Çünkü kimsenin babanın yerine koyacak kadar adam olmadığını anlıyorsun..
Bir kızın babası gidince hayatından çok şey gidiyor..
En önemlisi onu bu hayatta karşılıksız seven tek erkek gidiyor..
Biri üzdüğünde "Sen kimsin benim kızımı üzüyorsun?" diyecek otoritesi gidiyor..
Çocukluğu gidiyor..
Gençliği gidiyor..
Anıları gidiyor..
Baban ölünce büyüyorsun..
Büyümek zorunda kalıyorsun..
İlk başlarda çok ağır gelen yokluğunu, hatıraları ile doldurmayı öğreniyorsun..
Bugün ben babamı kaybedeli tam 6 yıl oldu..
Akşam yemeklerinde 1 kadeh içip güzel sesiyle şarkı söyleyişini özlüyorum bazen..
Bazen kızmalarını..
Bazen annemin baban duymasın bak! tehditlerini..
Bazen bu kız aynı sana benziyor,huysuz.. dendiğinde babamın bıyık altından gülmesini..
Ona sarılıp kokusunda uyumayı..
Bazen.. bazen..
Bazen değil hep bir şeyleri özlüyorum aslında..
O benim hep eksik yanım olarak benimle yaşamaya devam edecek..
En mutlu günlerimde gözlerim boşluğa bakıp onu arayacak..
Ve belki bir gün o harmandalıyı onun şerefine tekrar oynayacağım..Ağlaya ağlaya..
Seni Seviyorum ve Özledim Baba'm..
17.12.2016